İncir, Aydınımızın ağacı. Doğudan Batı’ya neredeyse tüm kültürlerin kutsal ağacı; çok sayıda dinsel, mitolojik ve folklorik hikayelerde yer almış; tarihimize tanıklık ederken kültürümüzü de biçimlendiren bir ağaç.
Çok değil,sadece bundan 25-30 yıl öncesine kadar çocukluğumuzda, gençliğimizde bu ovamızda alabildiğince incir bahçesi vardı.Gidip otururdum incir bahçesinde, bir incir ağacının altına.Dipsiz kuyuya dalar gibi gözlerim dalardı.İncirlerden hangisini seçeceğime bir türlü karar veremediğim için açlıktan ölürdüm. İncirlerin hepsini ayrı ayrı istiyordum ama birini seçmek ötekilerin hepsini kaybetmek demekti ve ben orada karar veremeden otururken incirler buruşup kararıyor, birer birer toprağa, ayaklarımın dibine düşerlerdi.
Peki bu harika meyve nasıl oluyor ve gelişiyor.İncir ile İğleğin sevdasını,yıllardır bu sevdaya tanıklık eden Mehmet Emin Dalgaç Hocamızın anlatılarıyla yazacağız.
‘İncir ve iğleği tanıtmaya ilk önce incir ile başlayalım. Dünya da insanlık tarihi kadar eski olan incirin yüzlerce çeşidi bulunuyor. İncir yöremizde en önemli meyve türünden biridir.Besin değeri açısından oldukça besleyici bir meyve olan incir. lif, potasyum ve antioksidan içeriği sayesinde kan basıncını kontrol etmeye, sindirim düzenlemeye, kabızlığı önlemeye, kilo vermeye, kalp sağlığını korumaya, eklemleri güçlendirmeye ve üreme sorunlarını tedavi etmeye yardımcı olur.Aydın da bir diğer yöresel ismide yemiştir. İncir diğer meyvelere göre çiçek açmaz, ilek ile doğum yapar.İncirin doğumu ve büyümesi ilekten çıkan arıcıkların, taşıdığı polenle büyür, gelişir ve o muhteşem tadını alır.Bu noktadan itibaren iğleği anlatalım.
Aydın da “erkek incir” olan iğlek’in bereket getirdiğine inanılıyor.
İncir ağacı ile neredeyse aynı olan iğlek ağacı içinde iğlek arıları vardır.Bu arılar iğleğin içinde mayıs sonu gibi çıkmaya başlar ve bu çıkış bir ay kadar devam eder.Neredeyse hiç oyalanmadan olgunlaşmaya kararlı sevdasına incir meyvesinin içine, sessiz sedasız, polyenlerini doldurur.Dişi incir de onu rahat bulması için kimyasallar kokular salgılar. İğlek arısı bu sevda kokusunu alır, dişi inciri bulur.Dişisini bulan erkek iğleğin arıcıkları, içeri girerek hem burada dişinin içindeki zambak benzeri kenar çiçekleri yiyerek hayatta kalır, hem de bir yandan taşıdığı polenleri bırakarak dişi incirin gelişimini sağlar. Bu nasıl bir sevdadır ki bir yandan alır, bir yandan verir ve bu muhteşem meyve olur.
İnsan hayatına benzetecek olursak; insanın düğünü ne kadar yorucu ve o kadar da güzelse, iğlekleme de hem o kadar yorucu hem o kadar güzeldir.İğlek arıları 38-42 gün arası dişi incirde kalır.İğlekleme yöremizde kovalama,koruk,torbacık ve iple olmak üzere değişik usullerle yapılıyor.Buradaki amaç iğleğin yolunu kısaltmak.İğlek arısı çok sıcak havalarda, çok rüzgarlı havalarda yerini terk etmez yani uçmaz.Yöremizde haziran ayı gibi başlar, rakım yükseldikçe yukarılara doğru gider. İğlekleme genelde iki defa yapılır. Rakımın yüksek olduğu yerde bu üçe çıkar. Gün dönümü dediğimiz 21 Hazirandan sonra kalan bahçelerde iğlekleme daha fazla yapılmalıdır. Yöremizde bildiğimiz kadarı ile; Ak,Beyaz,Kara,Bardakçı,Çongur,Halvacı(helvacı),İmamköy,Kuyucak Karası,Kuyucak Kirlisi,Bozdoğan,Ortaklar Hamza,Ortaklar Abalı,Yörük Ali Efe( Kavaklı) iğlekleri var.Bu iğlek çeşitlerinden son dönemde üreticilerin tecrübeleri ile Bardakçı İğleğinin daha verimli olduğu gözlenmiştir.Üretici bu iğleklerden kendine uygunu seçiyor. Gelişen teknoloji tarıma da yansıdı, artık üreticiler bilimsellik doğrultusunda hangi iğleği kullanması gerektiğini araştırıyor.
Bizim yakınlarımızda Germencik İncir Araştırma Enstitüsü var ama maalesef bizim incir bahçelerimiz de kendilerini göremiyoruz.Zaman zaman çıkardıkları broşürler ile bilgi vermeye çalışıyorlar.Fakat sahada, üreticinin bahçesinde ne zaman hangi ilaç atılmalı, hangi uygulamalar yapılmalı, İğlekleme nasıl yapılmalı bu konuda çalışmaları maalesef zayıf.
İncirin pazarlaması konusunda sıkıntılar var. Üretici üç beş tüccarın insafına bırakılmamalı.Son olarak buradan herkese çağrımdır;Bir gün yolunuza ele benzeyen yapraklarıyla bir incir ağacı çıkarsa, siz de uzatın ona elinizi, kucaklayın gövdesini, kokulu yapraklarına sürün başınızı, bir insana sarılır gibi sarılın.Bu sevdaya sizde ortak olun.’